Pazartesi, Aralık 25, 2006

taze bitmiş

kalbimin üzerine bastılar..içim ezildi..boğazımdan mideme doğru akan yanma birkaç dakika sürdü. sonra eski halime geri döndüm..yüzümdeki saçma gülümseme yok oldu (evet aşağıda bahsettiğim saçma gülümseme) ben başa sarmayı öğreneli çok oldu..

ben o masayı çok beğenmiştim, tam istediğim gibiydi. hem manzaralı, hem kuytuda..kalabalık içinde ama sessiz oturabilecektim..rezerve imiş..

ben o koltuğu çok beğenmiştim, ona oturmak istiyordum.. rahattı, yumuşaktı, turuncuydu,sıcaktı ve sağlamdı. huzurla uyuyabilirdiniz üzerinde..biri benden önce üzerine çanta koyup yer tutmuş..

ben o havayı solumak istemiştim..tazeydi, temizdi ya da bana öyle gelmişti..benden önce içine çekenler olmuş..

ben o evi çok beğenmiştim..kocamandı, aydınlıktı, modern döşenmişti ama samimiyetini kaybetmemişti. ihtişamı, zenginliği bundandı..bundandı ruhumu doyurması bakınca..benden önce tutulmuş..

ben o yola girmeyi çok istemiştim..düzdü, temizdi, denize paraleldi, genişti..Çok istedim o yoldan gitmeyi, girme dediler dinlemedim..çıkmıyormuş meğer..çıkmazmış..

Şimdilerde anlıyorum yavaş yavaş;
hayat bir zamanlama meselesiymiş...benim saatim geri kalmış..şimdi yeniden, en baştan kuruyorum ve bazı şeyler için çok geç kaldığımı biliyorum..

zynp

zey,zeyno,zeynebim,zeynepcan..


bloğun en başına yazmam gerekirdi aslında ama yine de kısa tarihimi bilin istedim; tabii benim size gösterdiim kadarıyla..:)

zeynepaltuntaş…2 ağustos 1977 doğumlu…kayıtlara göre nişantaşı çocuğu :) ancak kütüğü kırıkkale’de..memleketini 1 defa 1986 kışında gördü ama hala hatırlar…uzak memleketlere saygı duyar..cümle sonlarına duruma göre 2 ya da 3 nokta koymayı sever, özel bir anlam aramayın..siz de sevin; nolcak?

zeyno, zeynepcan,zeynebim,zey gibi isimlerle çağırılır, içten hitapları sever…bin türlü arkadaşı var, renk renk, çeşit çeşit..ortamlara uyar, ortamlarda aranır.Tasvirlerini ve benzetmelerini severler; kendi de sever; gülerler, kendi de güler ilk defa duyuyorsa..:P

Rengi turuncu..kırmızı kadar gözalıcı olmadı hiç; önüne gelen, rengine kapılan, sevmedi onu..
Onu sadece gerçekten sevenler oldu yanında, turuncu, kırmızı kadar tercih edilmez bilirsiniz..sorun yok :)

94ten beri tiyatronun peşinde, ara verdiği zamanlar da oldu ama her kötü hissettiğinde geri döndü..sadakat üzerine kurulu olmayan tutkulu bi aşk diyelim..ne onunla ne de onsuz..

10 yaş küçük bir erkek kardeşi var, varlığına her an şükrettiği genç bi adam..okuyan-yazan-düşünen-yakışıklı genç bi adam..Yalçın..

sosyolog sıfatını 2000 yılında aldı hala taşımakta..sıfatın hakkını pratikte verememiş olmakla beraber şu anda yaptığı işe, bakışına çok faydası oldu okulunun..Eğitim Uzmanı olarak çalışmakta; mesleğini seviyor, iyi de bi eğitmen üstelik (o kadar ukalalık olur idare edin)

haa bu arada; konuşma diliyle yazıyor olması dilbilgisinde iyi olmadığını düşündürmesin..sadece samimiyetten..

tek derdi "farkında olmak"; bugüne kadar başına ne geldiyse bundan geldi..Sonra anladı ki biraz görmezden gelse hayat ne rahat olacak..Biraz anlamasa, talepleri karşılayabilecek..Biraz az düşünse, mutluluğu yakalayacak ama size de bahsetmişlerdir okulda alışmışla kudurmuş arasındaki ilişkiden..

güzel söze çabuk kanar; genelde iyi düşünür; karşı tarafı iyi farzeder ne kadar zeki geçinse de hayal kırıklıkları bitmez vee tahmin edersiniz ki bir hayal gücü var; evlere şenlik.. :))

bu kadarla kalmıyor tabii ama gerisi de az çok yazdıklarında var; bi kısmı kurgu bi kısmı gerçek..

Her okuduğunuza inanmıyorsunuz di mi? Baştan anlaşalım da :))

Son olarak kendi cümleleriyle teşekkür ediyor hepinize; tabii aşağıdakilerden biriyseniz (onlardan biriyseniz not bırakın lütfen :))

29 yıldır süren bi hikayenin baş kahramanıyım..
dünyaya getirerek, severek, dinleyerek, ağlatarak, güvenerek, kızarak, bağırarak, dostluğunu vererek, eğlendirerek, yanımda eğlenerek, hayran bırakarak, hayran olarak, hatalarımı söyleyerek, hatalarımı kabullenerek, terk ederek, beraber içerek, dert dinleyerek, tiyatro yaparak, öperek, takdirimi kazanarak, kavga ederek, sahiplenerek, ortada bırakarak, hayatımı değiştirerek, aşık ederek, gururumu kırarak, sersem ederek, aşık olarak, aşık olamayarak, kalbimi kırarak, gülmeme neden olarak, hayatı anlamamı sağlayarak, sarılarak, iterek...yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkür ederim..


zynp

Salı, Aralık 05, 2006

gittiğim olmadı hiç

...ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim..
gittiğim olmadı hiç ama olsun, istemek de güzel...
CAN YÜCEL
----------------------------------------------------------

Öğle yemeğinde arkadaşlarla sohbet ederken; herkeste bir dert bir tasa olduğu ortaya çıktı bir kez daha..herkeste bir gitme fikri; ya içinde bulundukları durumdan ya da buralardan..

“Ben mesela..” dedim; “bir arkadaşım, bir tanıdığım ya da tanımadığım ama gözümün tuttuğu biri :) bana hadi zeynep gidiyoruz dese gidicem”…

bkz: gözü tutmak
Mümkünse deniz kenarı bir yere..Yoğun bir iyot kokusunu hafif rüzgarlı ama güneşli bir sabahta içime çekebilmek için.. Mümkünse genellikle sessiz olan ama isteyince gürültü ve kalabalık da bulabildiğim bir yere..Denizde saatlerce kalabileceğim, balık tutmanın tadını anlayabileceğim, saçma konular hakkında konuşarak saatler geçirebileceğim, gün ortası uykum gelirse akşamı beklemek zorunda kalmayacağım, yetişmem gereken yerler, toplantılar, insanlar olmayan bi yere..İnsanlarını koşulsuz sevebileceğim, bahçemde meyve ağaçları (özellikle limon) ve minderlerle hamak bulunan bir yere..

Bana buraları unutturacak; hayatı yaşamak için emekliliği beklemenin absurdlüğünü bana hatırlatacak, uyandıracak bir “hadi”ye bakıyor herşey…

Neyse..çok işim var şimdi hayal kurma zamanı diil :) Hadi diyen de yok zaten..

zynp