Çarşamba, Mart 03, 2021

Pazar, Mart 22, 2020

o yüzden

kimse anlamıyor çünkü kimsede gülüşünün eksikliği yok
kimse adını senin sesinden duymadı
kimse gecenin bir yarısı nefesini dinlemedi
sarılışınla uyanmadı
kimse tadının güzelliğini bilmiyor,
kimse anlamıyor... 

zynp

Cuma, Eylül 21, 2018

ağladım geçti

ağladım geçti hep...

ağlamak, ruhun yıkanması sanki, bir iç tufan/
gözyaşları sonsuz bir kaynak, aklından geçeni içinden atan/
ağlayabilmek büyük meziyet azaltmayan, küçültmeyen yanlış kurulmuş cümleler gibi, 
iyi seçilmemiş acele sözcükler gibi kalp kırmayan/
ağlamak bir kabulleniş, sessizce yapılan bir yakarış/

ağlamak, unutmanın başlangıcı/
azalırken çoğalmak/

bir pazarlık hayatla,
ağlamak.

zynp

Pazar, Mart 08, 2015

karanfilden nefret ederim...

işim, sosyal çevrem, çevremle kurduğum tüm iletişim ve hatta çekirdek aile dışı ilişkilerim bana hediye edilmedi hepsi için emek harcadım, "uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum" dünya emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun... bugün tencere tavada indirim günü değil bugün önce "kadınlığımıza" sahip çıkma günü.. 
not: karanfilden nefret ederim, anıtkabir miyim ben?.. sakın!

zynp #8mart

Pazar, Mart 01, 2015

şüphesiz...

şimdi burada olsan açar yaşar kemal okurdun bize,
üzerine birkaç kelam ederdik, ruhuna içerdik.

ben şimdi konuşamadıklarımı düşünüyorum,
gülemediklerim ağlatıyor beni,
ağlayamadıklarım ağrıtıyor.

iyi ki diyorum biliyorum bazı şeyleri,
görüyorum, anlıyorum..
bu hassasiyet senden şüphesiz...


zynp

Çarşamba, Ağustos 13, 2014

Salı, Ağustos 12, 2014

merak etme, idare ediyorum bir şekilde...

Ben o kadar üzüldüm ki…

Ağlayamadım aylarca. Yokluğun o kadar büyük ve sonsuz geldi ki, nefes alamadım. Konuşamadım işe yaramayan teselli cümleleri karşısında. Sanki ağzımı açsam içeri dolan havayla boğulacaktım. Tavana baktım hep, bir tek orada seninle göz göze gelmeyecektim, çünkü hiçbir yaşımda yukarıdan bakmamıştın bana.

O kadar üzüldüm ki ben…

Üzüldüğümü görürsen bir şekilde, sen de üzülürsün endişesiyle hafızasız geçirdim o günleri. Teselli edilemeyerek intikam aldım etraftan sanki. Kimsenin elinden bir şey gelmedi çünkü beni bir tek senin sarılman iyi edebilirdi. Ve sen yoktun işte, bir anda “yok” olmuştun. Bunu, önce anlamam sonra da kabul etmem gerekti.
Orada olduğu için hep şükrettiğim, devamlı ve koşulsuz sevildiğim sığınağım bir anda tuzla buz olmuştu. Çatısız kalmışım gibi, camlarım açık unutulmuş gibi, kapım kapanmıyor gibiydi, göğüs boşluğumda oluşmaya başlayan cereyan önlenemeyerek önce içimi üşütmeye sonra da dondurmaya başladı.
Kimse beni tam olarak anlamadı…

O kadar üzgündüm ki, yalnızlaştım iyice “iyiyim ben merak etmeyin” cübbesini giyerek. Görünmez oldum sandım ama işte apaçık ortadaydım ve yanına yaklaşılamaz durumdaydım. İyi tanıyanlar bir adım uzakta durdu; düşsem tutacaklardı, az bilenler yerli yersiz konuştu teselli edebilmek için. 
Ben, hayatın ortasında ayazda dımdızlak duruyordum oysa ki, kulağımda rüzgar sandığım bir uğultuyla;
Hayatmış o, oysa...

.
.
.

Doğum gününde anladım seni bir daha asla göremeyeceğimi.. Varlığını temsil eden o gün ilk kez sensiz olmak, sensizliğin sonsuz oluşunu idrak etmek sonunda.. Ağlamak gibi aciz ve edilgen bir eylemle gerçekleştirdiğim bu "kutlama"  ruhun şad olsun diye, beni duy diye, belki son bir kez yanıma gelebilirsin diyeydi.. gelemedin. 

Sen benim kalbimi ısıtan biriciktin... 

Güzel uyu.. Bundan sonra ne zaman rakı içsem hep senin için, okuduğum her dizede sen olacaksın, yardım ettiğim her insanda, yargılamadan anlamaya çalıştığım her olayda. Güzel ve geniş kalbini kendime en rahat yatak belliyorum uyumak için geceleri, aklımdan bir an olsun çıkmadığını bil istiyorum... bazen ağız dolusu gülüyorum mutlu olduğumu gör diye, merak etme idare ediyorum baba bir şekilde.

zynp