Pazar, Ocak 21, 2007

yanmaz yapışmaz

teflondandı;
yanmaz yapışmaz, iz kalmaz, kolay temizlenir
tabanı ızgaralı; kendisinde iz oluşmazken, karşısında çizgi çizgi iz bırakan 

teflondandı,
ne ben yapışabildim ne de gördüğüm kadarıyla başkaları
kalbi;
teflondandı

zynp

Perşembe, Ocak 11, 2007

uyu..unutursun..uyuşursun geçer..

her sabah aynı terane...hele ki gece geç yattıysam -ki bunu okuyanların en azından yarısı üstüne alabilir mesuliyeti :P

saati 06:20ye kur ki; asıl kalkma saatin 06:30a kadar fazla uyumuş gibi olasın..

bazen yüzümü yıkamaya gözüm kapalı gidiyorum karanlıkta..eheheh..sağa sola çarptığım olmuyo diil..erken kalkan başka biri varsa ve eğer karşılaşırsak korkup havalara sıçrıyorum koridorda..alıştılar artık, alla allaaaa ifadesiyle teğet geçiyolar fazla bulaşmadan..

uykusuz ya da keyifsiz olduğumda yani yeni bir gün bana ağır gelecekmiş gibiyse eğer, uyanır uyanmaz ilk düşüncem "akşam olsa da tekrar yatsam"..
Aslında uykuyu çok seven biri değilim; çok hızlı dalarım uykuya (abartmıyorum, bazen konuşurken cümlenin ortasında) ve sabah erken kalkmayı çok sevmem (ama haftasonları da en geç 9 - 10'a kadar uyurum..)
Uyku bazen en büyük sığınak ama, en güzel kaçış..düşünmemek için..
Bu sebeple uyumaya devam etmeliyim daha 1,5 saat var mesai başlangıcına ve bunun 1 saat 10 dk. kadarını serviste geçiricem..

Yaşasııın servis vaarrrr :)

arabayla gitsem uyuyamazdım, biri beni sabah arabayla alsa uyuyamazdım, taksiye binsem uyuyamazdım..ama servise binicem..yani tek yapmam gereken kendimi toplayıp giyinip servise kadar gidebilmek..sonra koca 1 saat daha uyku :) çünkü ben her sabah aslında şehirlerarası yol gidiyorum;
istanbul-kocaeli..ve bu fazladan uykuyu hakediyorum.

07:15 servis geldi...E-5 o kadar kalabalık ki..mümkün olduğunca az açık gözlerim uykum kaçmasın diye..servis geldi, otomatik kapısı açıldı..sağdaki tekli koltukların ikincisindeyim yani güvendeyim; gönül rahatlığıyla uyuyabilirim artık, nasılsa gideceği yeri biliyor servis..

güzel bi sessizlik oluyo sabahları serviste, akşamların aksine..sadece hayal meyal duyulan ve çoğunluk uyuduğu için cevapsız kalan "günaydın"lar uçuşuyor havada..duyması güzel sabah sabah ama cevaplaması bazen zor, cevap bekleyen de yok zaten..adettendir, uyuyanlara günaydın demek :) koca 1 saat uyuyorum..60 dakika..uzuuun upuzuuun yol boyunca, kendi sıcak koltuğumu kimseyle paylaşmadan nerdeyse hiç temasla..kulağımda sevdiğim şarkılar çalıyor..canım, şoföre emanet..servis gideceği yeri biliyor..

Servisten ayrı kalmam 19:00a kadar sürüyor :( koltuğuma kimler oturuyor kim bilir?.
Eşyalara bağlanırım ben, insanlara bağlandığım gibi..
Başkası otursun istemiyorum; sevdiklerimi paylaşmayı sevmiyorum..

Akşam servisleri daha neşeli; herkes kendi yerinde ama bu sefer uyanık :) eee..artık ayılmışız tabii..uyumak isteyenler ara ara söleniyor bize ama dinleyen kim?..
"müziğin sesini biraz açabilir miyiz baki beyy"
"müziğin sesini biraz kısabilir miyiz baki beyy"
"bu şarkıyı geçebilir miyiz baki beyy"

Yol daha çabuk geçiyor konuşunca, gülünce..eğer uyumayıp da kulağında müzik yolu izlersen gene düşünmeye başlarsın..
Yapma, ne gerek var, düşününce çözüm bulabilecek misin sanki....
dayan az kaldı tekrar uyumaya, unutmaya, uyuşmaya..

zynp

Perşembe, Ocak 04, 2007

fanus

Dışarda bambaşka bir hayat var…

Oysa ben, bir fanusun içinde yaşıyorum..Zeki, görgülü, entellektüel, komik, anlayışlı, nerde ne yapması gerektiğini bilen, yargısız infaz yapmayan arkadaşlar fanusu..

Dışarda bambaşka bir hayat var...

Sizin dünyanıza her an ellerindeki meşalelerle dalabilirler, herşeyi yakıp yıkabilirler..Baltalarını çıkarıp üzerinize yürüyebilir, sizi etkisiz hale getirebilirler..
Üstelik bunu sadece kelimelerle yaparlar; üsluplarıyla, tavırlarıyla, değer yargılarıyla yaparlar..Ve geride iz bırakmazlar..İz sadece sizde kalır, gösterilemez, tarif edilemez bi yerde; içerde..

Bundan yaklaşık 3 yıl önce ev kedisi
olarak sokağa ilk bırakıldığımda yiyeceğim tırmıkların farkında bile diildim..Herkesi kendim gibi, bizden gibi sanmaktaydım hala; henüz fanusun üstünün açık olduğunu fark etmemiştim diyelim..O açıktan dışarı bırakıldım ve gerisi geldi..

Dışarda gerçekten bambaşka bir hayat var; tüm ahlaki değerlerime ters bir hayat..Değer yargıları artık kokuşmuş bir hayat..Samimiyetine asla güvenilmeyecek, asla kalbinizi açamayacağınız bir hayat..
yumuşak yerinizi bulup tekmelemeleri an meselesi olacaktır inanın..

Size yaklaştıkları kadar hızlı uzaklaşacaklar ve kendilerini bile hiç yakınlaşmadıklarına inandıracaklardır..Vaad etmedikleri kalmayacak ama sonra bu lafları unutacaklardır, sonsuza kadar.. Yardımcı olacaklarını söylecekler sonra size acil durumlarda aramanız için telefon numaraları bulacaklardır..

Sizi bazı bakımlardan kendilerine bağımlı yapacaklar ve aynı hızla mahrum bırakacaklardır...

Böyle güzel olduğunuzu söyleyip değiştirmeye kalkacaklar ya da güzel/yakışıklı bulmayıp sadece ”daha güzel/yakışıklı” olanını tercih edeceklerdir; başka kriter koymadan.. Sözleriyle ya da gözleriyle kur yapacaklar sonra arkalarını dönüp geldikleri cehenneme döneceklerdir..
Zekanıza yıldızlar yağdıracaklar ama fazla düşününce kızacaklardır; çünkü çok düşününce aklınıza sorular gelir; cevabını vermesi kolay olmayan sorular..


Bu durumlardan en azından birine maruz kaldıysanız siz de düşünmüşsünüzdür mutlaka; ”neler oluyor?” diye..
Bişey olduğu yok; delil yok, sizden başka şahit yok, iz yok..
İz sadece içinizde, derinde...unutmayın başka bilen yok çünkü anlatması o kadar kolay diil, farkına varması da öyle..

Dışarda bambaşka bir hayat var..Materyalizmin sis gibi çöktüğü; şekilci, kalıpçı bir hayat...

Ben fanusumdan bir daha çıkmamaya kararlıyım..aklım ya da kalbim yeni bir filiz verene kadar en azından..yani şimdilik..

zynp